
Hiç bulunduğunuz çevrenin ve ortamın ruh halinizi yakından etkilediğini düşündüğünüz oldu mu?
Bir kez dünyanın iki ayrı coğrafyasındaki iki ayrı şehre yaptığım seyahat bana çevrenin hisler üzerinde ne kadar etkili olabileceğini yaşayarak göstermişti. Bu şehirlerden birisi Fransa’da Paris, diğeri de Katar’da Doha.
Paris’e gidenler bilir, St. Germain’deki kafelerden birinde oturup, mis gibi kahve kokularının arasında çevrenizi seyretmek başlı başına bir zevktir. Bu bölgede çevrenizde kötü giyimli kimseyi göremezsiniz. Giyilen kıyafetler genellikle pahalı değildir, ama herkes farklı, kendine yakışan bir stille giyinir. En spor giyinen grup, hatta 15-16 yaşındaki gençler dahi spor giyimlerinde bir tarz uygularlar. İşin ilginç yanı, şehrin havasından olmalı, sadece Fransızlar değil şehre gelen yabancılarda iyi giyinirler…(giyim tarzı da bir anlamda bulaşıcıdır)
Lezzetli yemek, iyi şarap, fazla lükse kaçmayan, rahat ama kaliteli bir ortam, iyi giyinen bir çevre ve sanatı doyasıya yaşayabilme ve tabii ki doğal güzelliğiyle birlikte tarih. Kısacası kaliteli yaşamın tüm olanakları size sunulmakta. İşte Paris’i farklı kılan özellikler. Bu ortamda içinizde ne kadar olumlu duygu varsa harekete geçmemesi mümkün değil. Çevrenizde yaşadığınız olumlu duygular sizi sarar ve siz deki olumlu duyguları harekete geçirir. İşte mutluluğun bulaşıcı olduğunu kanıtlayan canlı örneklerden biri…
Doha’ya yaptığım ziyaret ise sadece bulunduğu coğrafya itibarı ile değil, psikolojik açıdan da bende bambaşka bir etki yaptı. Havaalanından itibaren içimi karamsarlık sardı. Doha’da yerli halk dindar giyinip örtünüyordu, ama şehrin büyük çoğunluğunu da istediği gibi giyinmekte serbest olan yabancılar ve göçmenler oluşturuyordu. Yabancılar da sanırım yerli halkın kara çarşafla gezdiği yerde giyime özen gösterme gereğini pek duymayarak, giyim tarzının bir anlamda bulaşıcı olduğunu bir kez daha kanıtlıyorlardı. Bu arada pahalı, markasını bağıran, gösterişli çantaların en büyük pazarı neden buralarda bulduğunu anladım. İnsanların giyimlerinde başka gösterebilecekleri bir şey olmadığından statüyü gösterme işi sadece çantaya kalıyor olsa gerek.
Doha’da yemek ve gezmek için de çok fazla seçenek olmamasının üstüne doğa, tarih ve sanat açısından olan olanaksızlar da eklenince havaalanında üstüme oturan karamsarlık tüm seyahat boyunca benden ayrılmadı. Ayrıca aynı durumda olan sanırım sadece ben değildim. Çevrede yüzü gülen neşeli kimseyi gördüğümü hatırlamıyorum.
Art arda yaptığım bu iki seyahat sadece çevreyi kontrol ederek dahi kendimizi iyi hissetmenin mümkün olabileceğini bana gösterdi.
Sonuç; pozitif enerjinin yaşamımıza hakim olmasını istiyorsak öncelikle çevremizde bu düşüncenin hakim olmasını sağlayacak, mutlu olmayı bilen pozitif yaşam görüşüne sahip insanları tutarak mutlu olabilecek ortamın ön şartlarını hazırlayabiliriz. Yani yaşadığımız çevreyi irdelememiz kendimizi iyi hissetmenin çarelerinden biri olmalı.
Günümüzdeki sosyal ve politik ortamın kaosunu düşünerek bulunduğumuz ortamda pek şansımız olmadığını söyleyebilirsiniz, ama ben hepimizin kendi çevresinde yapabileceği çok şey olduğuna inanıyorum.
Bazen çok uzakta aradığımız soruların çözümleri, çok yakınımızda ve çok kolay olabilir. Yakın çevrenizde mini bir Paris yaratmak elinizde.
“Etrafınızda gelirimizi, gücümüzü, etkinliğimizi ve başarımızı dramatik derecede arttıracak bir çok çözüm var. Problem onları göremiyor olmamız”